29 Ekim 2009 Perşembe

Sosyete pazarındaydım!











Cumhuriyet bayramı çoşkusuyla bugün kendimizi dışarı attık anneciğimle.

Hava da fena değildi şansımıza. Kızılaya doğru uzanalım dedik. Amaç önce sosyeteye gitmek sonrada ufak bir kızılay yapmaktı. Uzuuun bir zamandan sonra pazarı görünce bi sevindim, sonra kalabalık gözümü korkuttu.Çünkü adım atacak yer yoktu desem abartmış olmam sanıyorum. Ama yine de azmettik bişeyler aldık bizde.
1. ve 2. fotodakiler fuşya renkli tül, ve inanmazsınız bir kanadını 2.500 tl ye aldım, ne yapacağıma karar veremedim ama görünce dayanamayıp aldım. Fotoda güzel görünmesi için krem rengi satenin üzerine koyup çektim.
3. fotodaki ise gümüş kaplama yüzük ve turkuaz taşlı bir bileklik, bunları da çook uygun aldım.
Annem olmasa kendimi tutamayıp daha bi dolu alacaktım ://
Son fotoda ise aldığım şalları görüyorsunuz. Pembe ve mor olanın aralarından sim geçiyor ve cok canlı renkler. Mor olanı kardeşime aldım. Diğer üzeri işlemeli olan ise aslında bir tarafı koyu gri kadife, diğer tarafo ise gri satenden bir şal. Saten kısmın üzerine ise işleme yapılmış. Bunu da 5000tl'ye aldım...
Kısa günün karı oldukça iyiydi yani :P

18 Ekim 2009 Pazar

Beklenen oldu,Gribim!


Eveett beklenen oldu ve ben de sonunda gripliler kervanına katıldım.
1 haftadır kalabalık bir ortamda dersti, konferanstı, kurstu derken;
hapşıranlar,öksürenler, tıksıranlarla içiçe tüm günü geçirirken, bir de üstüne üstlük "yok yaw ben hiç hasta olmam" diye kocaman kocaman konuşurken,
olan oldu ve ben de hasta oldum, zaten bünyenin bu kadar yoğunluğa dayanamayıp kendini bırakacağı belliydi :/

Dün bi baş ağrısı, burun akıntısı, ateş basması ile kursa gittim, acele çıktığım için yanıma ilaç da almayınca günün ilerleyen saatlerinde kötüleştim. Akşam eve nasıl geldim, daha doğrusu kendimi eve nasıl getirdim bilemiyorum. Ama eve gelip tylol hot'ı içince biraz gözüm açıldı. Arkadaşlarla da sözleşmiştik akşam çıkalım die. O halde kurtlu gibi duramayıp çıktım yine de. Kızılayda yemek yiyip 2 saat kadar nereye otursak taraması yaptık ve hiç bir yeri beğenmeden bahçeliye geçtik. Canlı müzik olan bir yere oturduk, hava çok güzel olduğu için de dışarıda oturmayı tercih ettik. Her neyse eve geldiğimizde 12'yi geçiyordu. Ben bayıldım tabi, sabah da kalkamadım ve kursu ektim. Bugün tüm gün boyunca da yattım, şimdi biraz daha iyiyim. Bu arada haberlerde de bi domuz gribi aşısı tartışmasıdır gidiyor, açıkcası ben şimdilik erken olduğu görüşündeyim. Bi dolu aşının ruhsat dosyasını hazırladığım için henüz ülkede bakanlıkça incelenmemiş ve ruhsatlanmamış bir aşının daha ülkeye girmeden yaptırılsın yaptırılmasın diye tartışılmasını da çok saçma buluyorum. Aşıdan önce bi dosyası gelsin bakalım ülkeye, bi incelensin, etkinlik ve güvenlik çalışmaları da burada bi yapılsın daaa ondan sonra çıkan karara göre tartışılsın, haksızmıyım?

Ayy,ha ha haappşuuuuuuuuu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Ben kaçar :)

16 Ekim 2009 Cuma

DERS YÜKLEMESİ : /


Minnoşlarr selam, uzun süredir ki bu yaklaşık 1 haftaya tekabül ediyo sanırım, yazamadım.Ankaradayım ve GATA'ya bir program için gönderildim. Kursa gidiyorum yani. Günde 10 saat ders, 2 gün sempozyum kırıkkalede, ve toplam 2 hafta. Yaw bi yaştan sonra bünye bu kadar derse dayanamıyor, kafa götürmüyor.Yaşlanmışım :((( Akşam gelincede yemeği yiyip nete giriyorum bi 5 dk, onda da maillerime bakıorum, takiplediğim bloglara bi göz atıp çıkıorum. Zaten göçebe hayatına geri döndük, kocişko kendi ailesinde ben de bizimkilerde kaldım bu hafta. Zor...
Off poff afra tafra demek istiyorum ve hatta diyorum, çünkü yarın 17.30'a kadar (hücre kültürü) ve pazar günü de öğlene dek (biyoistatistik)kursum var.Matrixdeki adam gibi hissediyorum kendimi, bilgi yüklemesi yapıolar ya hani. İŞte tam da öle, otomatiğe bağlanmış gibiyim :PP
Herkesi çok özledim, şimdilik kaçıyorum, yarın erken kalkıcam, sevorum sizleri şimdilik byee :)

8 Ekim 2009 Perşembe

Oyuncakları Sevorumm!



"Aaa olur mu, bu yaşa geldin hala ne oyuncağı, senin yaşındakiler bunların gerçekleriyle uğraşırken hiç yakışıo mu, cık cık cık" demeyin sakın.. Napıyım çok seviyorum oyuncak bebekleri. Hala oyucakçıları geziyorum ve dayanamayıp alıyorum. Şimdilerde eşim frenliyor beni de aldırmıyor, "ya alıyımm nütfen bak çocuğumuz için alıyorum, hani ilerde olunca yani, oynasın die" desem de yemiyor tabi..

Buraya iki tanesini ekledim. Yukarıdakini çıkarken eşim almıştı, elinde bir de şemsiyesi var aslında ve düğmesine basınca yağmurla ilgili bir şarkı söylüyor.
Soldaki porselen olan ise anneannemin hediyesi. O da benim gibi bebekleri çok sever, 5-6 sene önce almıştı. Aynen aldığı gibi duruyor.
Ben çok begendiğim şeylere kıyamıyorum ve kullanamıyorum. Mesela çok beğendiğim bir ajanda, bir kalem, değrli bir saat, pırlanta taşlı bir yüzük.. Alıyorum, aldırıyorum ama iş kullanmaya gelince kıyamıyorum. Gidip taklitlerini de alıyorum ve onları kullanıyorum. Ne saçmalık değilmi. Çocukken de böyleydim. Almanyadan hediye gelmiş bir cindyim vardı ki o yıllarda Türkiye'de henüz yoktu, barbieler yeni çıkmıştı yurdumda. :) O bebekle oynamaya kıyamazdım bozulacak die, yıllar geçti liseye giderken çıkarıp baktım öylece duruyor ve ben hiç oynamadan onca sene bekledi dolapta ne saçmalık....ve bir gün benim evde olmadığım bir gün kardeşim çıkarıp saçlarını fırçayla defalarca taramış!!!Ben geldiğimde o güzel taş gibi cindy paçoza dönmüştü. Çıldırdım tabi, ama yemeyenin malını yerler die boşuna söylememiş atalarımız...



6 Ekim 2009 Salı

Üzgünüm :'(


Bugün üzgünüm, fazlaca görüşmediğim ama gerçekten sevdiğim bir amcamı kaybettik.
Kendisi ton ton mu ton ton, sevecen, güzel gönüllü birisiydi.

Ancak böbrek yetmezliği vardı. 2 sene önce Durumu hayli kötüyken sırf benim için Afyon'a iş görüşmesine gelmişti bizimle. Hava çok sıcaktı ve o su içemiyordu diyalize girdiği için. Üre biriktiği için vücudunda hep yaralar oluşmuştu cildinde. Çok kiloluydu ve dolaşımı da bozulduğu için zor yürüyordu. Ama yine de gelmişti. Ankara'dan Afyona günü birlik gidip gelmiştik, yorulmuştu bi hayli...Ama çok mutluydu geldiği için. Çok etkilenmiştim...

Ama olmamıştı işimiz, ve onu oraya kadar çağıranlar yüzsüz yüzsüz yaşamaya devam ediyorlar şimdi.

Niye hep böyle güzel insanlar önden gider de kalbi kötü, ruhu kötü bi dolu insan etrafımızda dolaşmaya devam eder niye?...

Yeni işe başladığımı söylemişmiydik, söylememişmiydik bir türlü hatırlayamadım bugün, keşke arayıp bi konuşsaydım dedim, söyleseydim, eminim çok mutlu olurdu..Üzüldüm işte..
İnş. öbür tarafta çok mutlu olur...

3 Ekim 2009 Cumartesi

Van Ganimetlerim Part 1

Daha önceki bir yazımda Van'dan bir dolu şey aldığımı ve bunları da partlar halinde yayınlayacağımı söylemiştim. Eee laf ağızdan bir kez çıkar :pp
Bu bölümde benim aldıklarım değil bana hediye olarak alınanlar var. Ben kongreden döndükten sonra kardeşimin zorunlu hizmeti Van'a çıktı. Annem de onu ziyarete gittiğinde bi toplu alışveriş de onlar yapmışlar. Bu ikisi anneciğimin hediyesi. Tabi ben tüm adresleri birbirer anlatmıştım onlara. Hatta gönderidiğim bir dükkan sahibi çok memnun olmuş ve bana hediye bir kolye yollamış onu da ekleyeceğim.:))

Efenim yukarıda görmüş olduğunuz kolye gümüş olmakla birlikte pakistanlılar tarafından yapılmış. Kullanılan taşların hepsi yarı değerli taşlar. Firuze, kan taşları, akik, mercan, kök yakut falan var.
Aşağıdaki ise yaprak şekilli ametist taşlı bir takı. Yapraklar oldukça ince, üzerindeki damarlanmaları dahi yapılmış. Oldukça zarif. Umarım sizler de beğenirsiniz.