15 Temmuz 2010 Perşembe

İNGİLTERE FOTOLARIM PART1

İşte Newcastle Üniversitesi, Haymarket (adına bakıp aldanmayın market değil metro istasyonu) ve şehitler için yapılmış bir anıt...Burası Newcastle'ın en merkezi yerlerinden birisi. Monumente ( genellikle buluşma noktası, earl grey çayını bulan Mr. Grey'in heykelinin olduğu meydan) bi 5 dk mesefade.1 ay boyunca hergün yanından geçiyordum.Çünkü burası anı zamandaalışveriş yapılan sokağın da girişi ;)






2 haftanın sonunda canım Türk yemeklerini özlemişken tam da, newcastle da okuyan Turk arkadaslar yunan gecesine davet ettiler beni. "Greek Tavern" adlı taverna benzeri restorana gittik. Yemekleri bize çok benzio. Mesela şu tabaktaki peynirli börek, zeytinyağlı sarma, soslu köfte ve ekmek dilimi gibi görünen de hellim peyniri. Vala beyaz şarap eşliğinde çok güzel gitti hepsi hmm olsa da yesek :/



Burası kuzeyde 1 sahil kasabasının antika pazarı. Tam benlik bir yerdi. Herkes antika satıyordu. Hep istediğim İngiliz porseleninden gül desenli fincandan almayı basardım sonunda, ama yalnızca 1 taneydi. fotosunu koyarım bir ara. Ona gözüm gibi bakarak getirdim vala hatta valizime diil el çantama koyup taşıdım :D. Bir de kraliyet ailesi armalı bir tabak aldım buradan. Sonra kocişede antika ufak arabalardan aldım. Daha doğrusu biri 1700lü yıllara ait bir otobüs diğeri de posta arabası. Bir de kendime kolye olarak kullanmak üzere bir saat aldım o da süper...



Burası Newcastle da ilk kaldığım otel. 12 saatlık yolculuğumun akabinde akşam 5 gibi internetten bulduğum bu otele ulaşmıştım. GRAİNGER OTEL. Çok sevimli bir oteldi Farklı ülkelerden gelen gençler kalıyordu. Odam suitti ve çok keyifliydi. Tek sıkıntım pcmin wirelessebaglanamamasıydı. 2 gece kaldım ve Newcatsle üniversitesinin ev tipi konaklama yerine geçtim.

Burası da WINDSOR PLACE. Yani benim evim :) Şansıma yine suit odaya düşmüştüm. Ev 2 katlıydı üst katta Alman bi çocuk vardı. Ben 1. kattaydım,levhanın yanındaki pence benim odanın. 1 katta bendne başka İtalyan bi çocuk vardı. Devasa bi ortal mutfak ve banyo vardı bi de. İtalyan harika yemekler yapıodu ama yalnızca kendine tabi :D

9 Temmuz 2010 Cuma

DÜŞTÜM ://


Allahım Yarebbimm, sıcak bır cuma günü odamda çalışmaktan sıkılmış bir şekilde otururken bi çıkiim dedim soğuk bişiler alır dönerim dedim. demez olaydım..

Hoplaya zıplaya indim merdivenleri, tam üç kat bi numara yok yani... sona kapıdan çıktım ince uzun bi yol var,yan tarafında da yeşilliklerden oluşmuş bi yukseltı ve arkasıda bahçe, bankta gençler oturuyor. İŞte ne olduysa o an oldu, pata küte kendimi iki seksen yerde uzanmış buldum, yeşilliklerin arkasında bi anda kayboldum yani :D hayır noldu anlamadım düz yol basamak yok bişi yok.. resmen bi güç aldı fırlattı beni yere önce iki dizimin üzerine çarptım sona kolum ve ellrim en son da başım yere değdi. bi 3 dk falan noldumu anlayamadım ve ağzımdan "vayy anamm" lafı çıktı. hatırladıkça gülüorum ki bu lafı kullanan biri diilimdir. Ama canım öle yanıodu ki bacaklarım, dizlerim, bileklerim, ellerim hem agrıo hem acıodu. Sonra bankta oturanların sesinin kesildiğini ve arkadan birilerinin geldiğini farkedince kalktım hemen banktakıler susmuş bana bakıolardı şaşkınca, bişeyim yok deyip erkekliğe mok sürdürmeden yola devam ettim ama acıdan resmen kıvranıodum en sonunda dizlerime bir de baktım kanıooo... gözlerimden yaş geldi. şimdi şiş ve çok acıo, avuçlarımda çok sızlıo..

Dizlerimi en son kanattığımda anaokulundaydım ben , koşarken düşüp iki dizimi de parçalamıştım babamdan da bi güzel azarı işitmiştim.. Düşünce kızardı ki korkup bi daha düşmemeye özen gösterelim die ama kızınca sinir olur iki misli ağlardım tabe...

O günler geldi gözümün önüne babamı özledim annemi de şimdi tatildeler, arayıp söledim babam arkadan düşüne çok kızarım ben haa die seslenıodu :D

Uzun zaman sonra dizlerim kanadı üfleyen biri yoktu yanımda hem de bu sefer sadece yürürken...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Κοκκινη Γραμμη !!!




http://www.facebook.com/pages/Greek-Music/92170624171

işte sizlere Κοκκινη Γραμμη – Νατασα Θεοδωριδου – Ελληνικοι Στιχοι yani "mia kokkini grammi" yani "herşeye kırmızı bir çizgi çektim" diyor :)
sözlerini de yazacağım:

Yunancadan bir kısmı; ben söylemeye bayılıyorum...

To prosopo mou ena balkoni skoteino
pou esi de tolmises pote sou na koitakseis
molis tha figo t’ aggigma mou na mi psakseis
mi me fonakseis.

Poios ouranos, na mas horesei kai tous dio
irthe o kairos na kano kati pia kai ‘go.

Travao loipon s’ ola mia kokkini grammi
svino mia agapi pou ‘he lathos diadromi
afou to thes as ein’ afti i pio megali mas stigmi.


Vee tamamının İngilizcesi;

I have hidden my face in the smoke
how many sorrows can I put in a glass?

you told me to bend my life in your two hands
and you left me fall down

my face frozen and dead
like a stone that has learnt how to dry tears

tonight love is leaving the wheel
and I walk alone

which sky can hold the two of us?
it is high time i did something myself

So I erase everything with a red line
I erase a love that took the wrong way
since you want this…let this be our biggest moment

my face is a closed window
my body is a melted iron, everywhere I touch it

you, that you ‘ve made my glass so not to rust
why you ask me to break?

my face is a dark balcony
that you did not dare to look at
when I will have gone dont search for my touch
don’t call me...



müziği de sözlerin müzikle olan ahengi de bence harika umarım beğenirsiniz :D