29 Kasım 2012 Perşembe

Bu aralar...


Bu aralar sıkılganım, yorgunum, bitkinim...
Yataktan kalkasım, evden çıkasım yok, gün boyu kadın programı izleyip akşamları da canlı müzik dinleyesim var...
Havalardan mıdır, uzakta olmaktan mıdır, yalnız olmaktan mıdır bilmem...
Son bir aydır çok yoğun deneysel çalışma olduğu için bir de üzerine grip olduğum için resmen süründüm desem abartmış olmam...
Bekin başında kalkmadan 5 saaat oturmayı bu vücut kaldırmıyor artık, akşam eve geldiğimde çektiğim baş, boyun ve sırt ağrısından biliyorum...
Aslında galiba ben yine Ankarayı özledim geri kalan her şey bahane...
Alışamadım gitti şu şehre de insanlarına da...
Her gün yeni bir saçmalıkla, vurdumduymazlıkla, saygısızlık, seviyesizlik ve şımarıklıkla karşılaşmak mümkün..

Galiba ben fazlaca geçmişe takılı kalanlardanım...

Neyse işte, bunalım halimi size de geçirmeyim, konuyu değiştireyim.Yılbaşı yaklaşıyor en sevdiğim etkinlik, son 2 hafta süslemelere başlarım, magazaları gezmeyi, bol bol dergi karıştırmayı, hediyeler almayı çok seviyorum... Bu yıl yurt dışına çıkalım diye çok istiyorum ama galiba yine çıkamayacağız... Öf pöf afra tafra :///


Ben özledim galiba seni,
Bu yüzden bu kadar sitemlerim...

18 Kasım 2012 Pazar

Paris'de pazar günü

 
Pariste yürüyorum, taş sokaklar arasından geçiyorum hafif hafif yağmur atıştırıyor.
Pazar olmasina ragmen her yer cıvıl cıvıl. Yeni yıl yaklaşıyor ondan mı acaba?
Bisiklete binmiş genç kızlar kıkırdayarak geçiyor yanımdan,
Bakımlı, zarif incecik şık giyimli hanımlar jilet gibi giyinmiş beylerin koluna girmiş sohbet ederek ilerliyorlar.. Cafeler, marketler, mağzalar, hediyelik eşya dükkanları hepsi açık, vitrinleri harika...
Yürüyorum, tüm kalabalığın arasından geçip gözüme kestirdiğim kafeteryanın kapısını açıyorum çıngırak çalıyor, garson yaklaşıp yer gösteriyor, içerisi harika 60'lara 70'lere ait sanatçı resimleri ile dolu duvarlar, küçük yuvarlak masalar genelde iki kişilik..

Cam kenarındakine oturuyorum, menüden capuccino ve tiramisu söylüyorum, içeride "edith piafdan autumn leaves"  çalıyor... hmm enfes...elime bir de dergi alıp yudumluyorum cappucinomu, saatler akıyor. Hava hafif kararmaya yüz tutarken çıkıyorum kafeden bir paket macaron sardırarak tabi, hala yağmur çiseliyor,sokak lambaları yanmaya başlıyor, yürüyor yürüyorum, aklımdan sevdiklerimle konuşarak...

İşte bir pazar gününü böyle geçiriyorum ya da aslında geçirmek için ölüyorum çünkü aslında Allah'ın dağında asosyal bir memlekette bugün ne yapacağımıza karar veremeyen eşimle üzerimde eşofmanla oturuyorum, elimde nescafe ve çokonat gofretle, kulağımda kulaklıklarla edith piaf dinleyerek  ve de sinir içerisinde bu satırları yazıyorum... Hay Allah'ım yarabbim yaaa....





Sizlere güzel pazarlar diliyorum Edith piaf'ın güzel şarkı sözleri ve şarkı linki eşliğinde;
http://www.youtube.com/watch?v=tXYnXeJ9Ftg
"The falling leaves
Drift by the window
The autumn leaves
All red and gold
I see your lips
The summer kisses
The sunburned hands
I used to hold.
Since you went away
The days grow long...
And soon I'll hear
Old winter songs
But I miss you most of all
My darling, when autumn leaves start to fall...
C'est un chanson
Qui nous ressemble
Toi qui m'aimais
Et je t'aimais
Nous vivions tous les deux ensemble
Tou qui m'aimais
Moi qui t'aimais
Mais la vie sépare
Ceux qui s'aiment
Tout doucement
Sans faire de bruit
Et la mer efface sur le sable
Les pas des amants désunis.
Since you went away
The days grow long...
And soon I'll hear
Old winter songs
But I miss you most of all
My darling, when autumn leaves start to fall..."